24’e 20 var…

Bu ne bir matematik teoremi, ne de gece yarısına yaklaşan bir saati betimliyor. Bu bendenizin tarihçesinde yaşlanmakta olduğunun anlamına geliyor. 23 yaşın nimetini askerlik dolayısıyla göremedim se de geçen senden bu yana içimde ve fikirlerimde varolan ve daha değişmeye devam eden şeylerin hazımsızlıklarıyla süregelen bir edebiyat gibi. Neden bu kadar edebil olduğumu bir anlayabilsem Orhan Veli mezarından (huzur içinde yatsın) kalkardı.

Ben öyle yok işte ufakken bu oldu şu oldu demeyeceğim. Tarzıma uymuyor ağlamak. Duygulanmak ile birşey anlatarak acınmak arasında fark var. Ağlamak deyimini de argo olarak kullandım. Kimseye bir taşım da yoktur :P

Neyse harbi harbi hani büyüklerimizin “evlenilecek yaş” diye tabir ettikleri yaşlara ulaştım. Birşey anladın mı diye soracak olursanız 24 olana kadar askerlik haricinde pek birşey anımsadığım söylenemez. Askerlik nasıl bir etki yarattı onu halâ çözebilmiş değilim. Ama bu 23 yıl boyunca bana kalbini verenlere, beni sevenlere ve sevdiklerini söylemeyen/söyleyemeyenlere teşekkür ederim. Benden nefret edenlerin de karşımda yüzüme karşı bunları söylemelerini yeğlerim.

Annemin evlenme baskıları başlamadan birşeyler yapıp kamufle olmam için sanırım biraz zaman var :) Bunu bir şekilde kontrol altına almalıyım. İş baskısının ardından bir de bunu kaldıramama :) Tabii bu arada evlenmeyi düşünmüyor da değilim ama benim gayri safi milli hasıla bölümünde gelir düzeyimin belirli seviyelere yükselmeden bu izdivaç mevzuunu mevzu bahis etmem sanırım pek mümkün ve benim iyiliğime olmaz :D

Hani “Yokum diyooooor” diyen bir yarışma var ya, benim orda kutuma gitmek içn epey bir zamanım var yani. Her teklife dikkatle yaklaşmalıyım.

Neyse 27 Ekim 2009 tarihinde yolun yarısı olan “35” yaşına bir 11 daha yaklaşacağım. Yani 35‘e 11, 24‘e 20 var…

Haydi Selametle…

Yazı biterken biten şarkı : Sagopa Kajmer – Fırtına ve Şimşek