Ufak bir çocukken 10 Kasım günü sirenleri duyacağım diye uyumazdım. Çocukluk işte. Sonraları büyüdükçe, Mustafa Kemal ATATÜRK sevgisiyle, ATA sevgisiyle doldukça içim, tekrar tekrar 10 Kasım’ da sirenleri duymak için uyumuyorum. Sadece o sirende ağlamak için. Saat 09.05… ATAMIZIN aramızdan ayrıldığı o hüzünlü saat. 1881 yılında doğan ulu önderimiz hala aramızda. Buna inanıyorum. Onun kurduğu Cumhuriyeti devam ettirmek için elinden geleni ardına koymayan bizim gibi gençler, düşünmeyi bilen ve onun yaptıkları yolunda kafa yoran aydın kişiler, onun sevgisini aile sevgisi gibi görenler oldukça, ATAMIZ da aramızda, bizden biri gibi dolanacak.
Son zamanlarda kardeşlerimize, çocuklarımıza, bebeklerimize ATATÜRK hakkında çarpıtmalar veriliyor, anlatılıyor. Ya da bunu yapmaya çalışıyorlar. Eğer biz bu vatan toprağının nasıl alındığını, hangi çileler çekilerek bu ülkenin kurulduğunu unutursak avrupalıların oyuncağı, hasta adamı oluruz. Osmanlı İmparatorluğunun son zamanlarındaki muhtaçlığından daha beter bir duruma düşeriz.
Şu anki durumumuz sanki farklı diyebilirsiniz. Ama bunu engellemeye hala vaktimiz var. Eğer biz bütün beyinlerimiz göçmeden onları geri çağırmayı başarabilirsek, çocuklarımızın beynine empoze edilen dış etkenleri temizlemeye çalışır, onları dinler ve onlara vatan sevgisi aşılar, askerliğin önemini, vatan uğruna yapılabilecek şeyleri, yapılmış olan şeyleri anlatabilirsek, bizden sonra gelecek nesil de ATATÜRK’ ün bıraktığı mirası korumak için çabalar. Ve belki de başarır. Kim Bilir!
Ey Türk Gençliği!
Birinci vazifen Türk İstiklâlini, Türk Cumhuriyetini ilelebet, muhafaza ve müdafaa etmektir.
Bunu unutmamalısınız… Ve de şu cümleyi…
Ey Türk istikbalinin evlâdı! İşte, bu ahval ve şerâit içinde dahi, vazifen; Türk İstiklâl ve Cumhuriyetini kurtarmaktır! Muhtaç olduğun kudret, damarlarındaki asil kanda mevcuttur!
Seni AN(R)IYORUZ… Huzur içinde yat ATAM!