Hani bazı günler vardır, Aralık ayı boyunca kafanızı dışarı çıkarmaya izin vermez. Çünkü öyle soğuktur ki, üşümek istemezsiniz. Üşümek üdşüncesiyle yola çıkarsanız her daim ve her yerde üşürsünüz. Bunu fiziksel anlamda söylemiyorum. Düşüncesel anlamda söylüuorum. Vücudu ısıtmak -ki hele donan bir insanın bile- kolay olabilir. Ama donmuş düşüncelerin tekrara ortaya konması için önce kalıbının kırılması, sonra ise onu tutan tabunun yıkılması gerekir. Sebepsiz yere takıntı yaptığımız düşüncelerimizden toplumca kurtulmak ihtiyacındayız bu aralar. Son zamanlarda oluşturulan, 28 yıldır süregelen ama son birkaç yldır iyice ortaya atılan bir konu üstüne, konunun üstüne isim eklemeden düşüncelerimi yazacağım.
Biz ortamlarda takılan hippiler gibi değiliz. İnsanlık toplu yaşama geçtiğinden beri “tüketici” vasfından daha ileri gidebilmiş değil. Hopaala diyeceksiniz biliyorum ama ürettiğimiz şeyden daha çok şeyi tükettiğimiz aşikar. Bunun anlatacağım şeyle zaten ilgisi var. Öncelikle etrafımızdaki doğayı, sonra da kendi kendimizi tüketiyoruz. Öldürüyor, kıskanıyor, fitne sokuyor ve en kötüsü iftira atıyoruz. Asla arkamıza dönmüyoruz. Döndüğümüz zaman ise gözlerimiz kapalı oluyor.
Uzun zamandır kardeşlerimizi kaybediyoruz. Bunu inandırılmış kişiler yapıyor. Belirli birşeye -hayali dahi olsa- inandırılmış, inanmış kişiler bunlar. Biz ise vatan uğruna kaybediyoruz bu kardeşlerimizi. “Vatan Sağolsun” demekle bitmiyor. İcraat yapmaya kalkışanları da tüketiyoruz. Uğur Mumcu, Ahmet Taner Kışlalı bunlardan sadece ikisi. Daha adını bile hatırlamadığımız binlerce kardeşimiz de bu şekilde ortadan kaldırıldı. Ağır bir İtham değil bu yazdıklarım, kimse yanlış anlamasın. Demokratik bir ülkedeyiz ve düşünce özgürlüğüne sahibiz -ki günlüklerimizi internette yayınlayabiliyoruz-.
Bazı durumlarda Tüketiciliğimiz öyle bir noktaya ulaşıyor ki bu tüketici tarafımızdan bir parçayı alıp söküyoruz ve mahkeme ediyoruz. Sonra buna kılıf bulmak için bu sefer tekrar doğal kaynaklara saldırıyoruz.
İşin sonu çok vahim bir duruma dönüşmeden yapılması gerekenlerin birer listesi yapılmalı. Bu son günlerde sınırlarımızdan içeri aldıklarımızı Osmanlı Usulünü kullanıp mı halledeceğiz, yoksa başkalarının laflarını mı dinleyeceğiz.