Re-organize Hayatlar – 2
İlk yazımda da bahsettim bunun düzeltilmesi yani yeniden düzenlenmesi gereken hayatlarda uygulanacak birkaç yönetmden. eğer onlar olmadıysa ve arkmdan da sövmediyseniz ya da işe yaramadıysa bu yazıyı okuyun o zaman.
Öncelikle hayatınızı yeniden düzenlemek zorunda kalmak istemiyorsanız özür dilemesini bilin. Bakın bu sözcüklerin altını çizdim ve kalın ve italik olmasını sağladım. Çünkü özür dilemek bir erdemdir ve o an farkına bile varmasanız çok şey kaybetmediğinizi ve hakikatendaha fazlasını kazndığınızı ve hataları engellediğinizi göreceksiniz. Bu sizin önceki hatalarınızın doğurduğu sonuçları engellemese ve geri getiremese de en etkili yöntemlerden biri olacaktır. Ve bundan sonra hata yapma olasılığınızı engelleyecektir.
İkinci yapılması gereken şey ise çok düşünüp az konuşmaktır. Bu özür dilemekten sonra gelir ve hatta özür dileyecek bir durum oluşmasını da ortadan kaldırır. Çünkü söyleceğiniz patavatsızca birşey karşı tarafın kalbini kıracak ve hatta size kızmasına yol açacağından, düşünerek konuşmak ve hatta yeri geldiğinde söz gümüşse sukut altındır atasözünü uygulayarak susun. Ama nerede susup nerede konuşmanız gerektiğine de siz karar vereceksiniz.
Üçüncü ve bunlar kadar önemli olan birşey ise Yıkıcı değil, Yapıcı olmaktır. yani yangına körükle gitmeyin :) Çünkü o yangın gelir sizi bulursa sonra çok hayıflanırısınız. Ama nafile olur ve size diyecekleri şey Geçtin Borun pazarı sür eşşeği nideye olur :)
İşte bu üç kuramdan yola çıakrak ben size diyorum ki önce bir işi yapmayın, önce düşünün sonra o işi yapın ve hatta daha da öncesi o işe odaklanın. bakın bakalım kapasite denen şey o işi yapmanıza müsait mi? Ve tabii bu yöne sapmışken hazır şunu da diyeceğim arakdaşlar, yapacağınız her ne olursa olsun önce etik durumuna bir göz atın. Gireceğiniz her iş ve yapacağınız her davranız ve bulunacağınız her tutum durumunda önce etik davranışlar içerisinde olup olmadığına bir göz atın, zaman kaybetmenize pek sebep olacağını sanmıyorum, zira biz Türkiye içinde yaşıyoruz ve şu anki durumlarımız öyle gösteriyor ki “ılımlı İslam” ile entegre olacak bir yaşantıya doğru sürükleniyoruz.
Gerçi pek anlamam bu laflardan ya artık yaşantımız da bir harem-selam ilişkisi sezmeye başlıyorum ve halkımızın bu tip hareketler uygulamasından da rahatsız olmuyorum değil. Madem bir müslüman ülke sınırları içerisinde yaşayan bir milletiz, islamın şartlarını uygulamak bizim bir vicdani hürriyetimiz içerisinde olmasını gerektiren bir düşünce yapısı içinde yani Laiklik düşüncesi altında toplanmış, bazı kişilere bunu yapmıyor diye de sen satanistsin, sen dinsizsin diye söylemlerde bulunmamalıyız. Bu da bizim hayatımızı re-organize etmemize gereken potansiyeli verecek olan hatalarımızdan olabilir.
Bu sebeple diyorum ki ben;
- Özür dilemesini bilin,
- Çok düşünün, Az konuşun
- Yıkıcı değil, Yapıcı olun.
İşte bu üç şeyi de uygularsanız bundan önceki yaptıklarınıza deva olmasa da belki bundan sonraki yapacaklarınız engeller :D
Bak gene söylüyorum; Bunlar da tutmazsa sövmece yok :)
Selametle…